Sinema

Eve dönmek için tıklatın...

Devlet Düşmanı

Jeanne D'arc

Ay'daki Adam

Kod Adı Kılıçbalığı

Altıncı His

Truman Show

Matrix

Paranoyak bir taksi şoförü ve Adalet Bakanlığı’nda görevli bir avukat arasında gelişen olaylar ilginç boyutlara ulaşıyor. New Yorklu taksi şoförü Jerry Fletcher yani Mel Gibson, suikast takıntısı olan bir paranoyak. En sıradan yerlerde bile önceden tasarlanmış işlere tanık olduğunu düşünen şoförümüze göre supermarketlerdeki barkodlar uğursuz anlamlar taşıyor, uzay mekikleri dünyanın etrafında kötülük saçmak için geziniyorlar. Jerry’nin teorilerinden biri (Türkiyede 7,3 şiddetinde deprem oluyor.) gerçekleşince, saplantıları birleşiyor ve gerçeği bulmak için sıradışı ve tehlikeli bir araştırmanın peşine düşüyorlar.

Avukat Robert Clayton Dean (Will Smith) rastlantı eseri eski bir arkadaşıyla karşılaşınca hayatının nasıl değişeceğini tahmin edemezdi. Robert’ın bu zor durumdaki arkadaşı öldürülmeden önce Robert’a bir disk veriyor. Robert bu diskin önemli bir şey olduğunu biliyordur ama içinde ne olduğunu bilmiyordur. Daha sonra Robert beklenmedik bir şekilde iftiraya uğruyor ve bir “devlet düşmanı” olup çıkıveriyor. Peşinde de son teknoloji ürünü bir sürü teçhizata sahip adamlar vardır…Devlet içindeki gizli  ilişkileri anlatan ve popüler oyunculardan kurulu, iyi yönetilmiş bir film…
 

Peter Weir'in yeni filmi "The Truman Show", gelişmiş bir sanayi toplumu olmanın kaçınılmaz sonucu olan "medya çılgınlığını" masaya yatırıyor.. Truman Burbank (Jim Carrey), kendi hayatının 24 saat boyunca televizyonda bütün dünyaya gösterildiğinden habersiz yaşamına devam ediyor. Bütün ailesi ve arkadaşları bu gerçek hayat dökümanteri içinde rol alan aktör ve aktrislerden oluşuyor. Truman bir sigorta şirketinde çalışıyor ve Meryl (Laura Linney) ile Seahaven adlı bir adada yaşıyor. Bu adada hava hiçbir zaman kötü değildir. Aslında, istenmeyen bir hamilelik sonucu doğan Truman, bir televizyon şirketi tarafından evlat edinilmiştir. 30 yaşına gelmesine rağmen adada hapis olduğunu ve yaşadığı yerin aslında büyük bir stüdyo olduğunu bilmiyor. Eğer Truman adayı terkederse, bütün ratingler altüst olacaktır. Bunun için herkes ona yaşadığı yerin ve hayatının ne kadar güzel olduğunu devamlı hatırlatıyor. Ancak bir noktadan sonra, televizyon şirketi Truman’nın merakını artık giderememeye başlıyor. İşte Truman için şok zamanı…

Başkan’ın Adamları, daha fazla güç için başvurulan entrikaları konu alan bir komedi.  Başkan’ın medya danışmanını canlandıran De Niro, başarılı bir Hollywood yapımcısı rolündeki Hoffman ile sahte bir savaş senaryosu üretmek üzere işbirliği yapıyor. Amaç, Başkan’ın bulaştığı seks skandalını medyanın gündeminden çıkartıp dikkatleri başka noktada odaklamak. Film, ABD Başkanı Bill Clinton’a zor zamanlar yaşatan seks skandalıyla aynı tarihte gösterime giren ve büyük ilgi toplamıştı. Gerçekçi ve son derece ironik diyaloglarla politika ile gösteri dünyasının parlak simgesi Hollywood’u aynı kefeye koyarak aldatıcı bir dünyanın kapılarını açan Başkan’ın Adamları önemli bir film. Dustin Hoffman’ın bu filmdeki başarılı performansıyla en iyi erkek oyuncu dalında Oscar’a aday olduğunu da hatırlatalım.

Gündüzleri bir bilgisayar programcısı olan Thomas Anderson (Keanu Reeves), geceleri Neo lakaplı usta bir ‘hacker’. Peşinde onu takip eden bazı siyah takım elbiseli, gözlüklü adamlar var ve Neo bunun nedenini Morpheus’dan (Laurence Fishburne) acı bir şekilde öğreniyor. Birden kendini büyük bir komplonun içinde bulan Neo, Morpheus’un anlattıklarına güvenmek zorundadır: Aslında tüm dünya içinde yaşadığımızı sandığımız simulasyon bir dünyadır. "Yapay Zeka" ile insanoğlunun girdiği savaşta "yapay zeka" galip gelmiş ve insaoğlunu köleleştirmiştir. Neo, Trinity (Carrie Anne Moss) ve Morpheus’un da yardımıyla tüm donanımını kurup bu düzeni yıkmaya çalışan, “gerçeği bilen” bir avuç insanın arasına katılıyor. Amerikan sinemalarında büyük iş yapan, Andy ve Larry Wachowski kardeşlerin “Tuhaf İlişkiler / Bound” filmleriyle yaptıkları dikkat çeken çıkışları, “The Matrix” ile sürüyor.
 

Elektronik beyin, onu yaratmakla övünen insanı, yaşam enerjisini ‘sağmak’ için tarlada ekin haline getirmiştir. Uzak bir gelecekte, insan zihinlerini sanal gerçeklik içinde 1999 yılında ‘oyalamaktadır’. Böylece insanlar, bir matris sayesinde, birer mısır koçanı olduklarının farkına varmadan, zihinlerinin içinde yaşayıp gitmektedir. Hem de pek sevdikleri yirminci yüzyılda.

“Matrix” yazıp yöneten Wachowski Biraderler, çağdaş uygarlık dediğimiz düzeni bu noktada eleştirmeye başlıyor. Fazlasıyla maddiyatçı, fazlasıyla teknolojiye düşkünüz. Oysa insanı makineden ayıran, bir ruhu olmasıdır. Bu noktadan hareket edip zamanımızdan yaklaşık iki yüzyıl sonra, Yunan mitolojisi ve semavi dinlerin devamı bir kurtuluş destanı yaratıyorlar. İnsanoğlunu habersiz oldukları makinelerin boyunduruğundan kurtaracak bir Mesih gönderilmiştir: Sanal düzenin korsanı, bir hacker, Neo, yani “yeni”. Matris içinde aslında yaşamayan, uyuyan insanları kurtarmak için seçilmiş kişiyi bulup uyandıracak olan Düşler Tanrısı Morpheus’tan başka kim olabilir?

Matris’in belalısı, terörist/hacker Morpheus, militanlarından Trinity (Kutsal Üçlü) ile birlikte Neo’yu yapay zekayla mücadeleye hazırlar. Morpheus, vaftizci Yahya’nın İsa’ya yol göstermesi gibi Neo’ya uzakdoğu sporlarını öğretir. Zihin gücüyle Matris’in koruyucusu ajanlar kadar hızlı ve becerikli olabilir çünkü sanal ortamda bedeni (?) ölen birinin zihin ölümü de gerçekleşmektedir.